9 Mart 2014 Pazar

BETONSUZ, ASFALTSIZ TRAFİK SORUNU ÇÖZÜLÜR MÜ?

Büyük şehirlerde, özellikle İstanbul’da yaşayanların en büyük sorunudur trafik. On dakikalık yolu bir buçuk saatte gitmek, toplu taşıma araçlarında balık istifi olmak, boşa yaktığınız yakıtla hem devleti zengin etmek, hem de çevre kirliliği yaratmak hepimizin günlük hayatının vazgeçilmezleri oldu. Sorunu çözmek için yapılacak çok şey var. Ama sihirli bir değnekle dokunarak bütün bu olumsuzlukları bir anda düzeltmek mümkün değil. Tüm sistemi ihale, inşaat ve hafriyat üzerine kurulu ekonomilerde dile getireceğiniz her sorun dönüp dolaşıp “çözüm” adı altında yine bu üçlüyle buluşacaktır.
Trafik sorunu mu var? Hooop yeni yollar açalım, asfalt kaplayalım, beton dökelim altlı üstü yollar yapalım. Ve tabi ki bunu yanında daha çok araba ve yakıt satalım. Genel kanı, trafik sorunun yeni yollar ve köprüler yapmadan çözmenin mümkün olmadığı ve ülkeyi yönetenlerin bu icraatları yaparak kamu yararını gözettiği üzerine odaklanıyor. Acaba tek çözüm bu mu? Kamunun yararı asfalt ve betondan mı geçiyor?

Hollanda, trafik ve motorlu araç problemini bilinenin aksi yönde çözen ender ülkelerden biri. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra toparlanmaya çalışan Dünya ekonomisi her yerde olduğu gibi Hollanda’da da motorlu araç satışlarına hız vermiş. 60’lı ve 70’li yıllarda otomobil satışları Hollanda’da tavan yapmış fakat bununla beraber trafik kazaları ve çevre kirliliği halkı canından bezdirmeye başlamış.  Örneğin, 1971 yılında 450’si çocuk olmak üzere, 3000 kişi trafik kazalarında ölmüş. Artan trafik problemi ve 1973 yılındaki Orta Doğu petrol krizi ülke halkını bir karar aşamasına getirmiş. Hollanda Hükümeti ve Hollandalılar sorunu halletmek için daha çok asfalt dökelim veya yeşil alanlara AVM yapalım hem de altına kat otoparkı yaparız falan demiyor tabi ki. Ülke olarak eski alışkanlıkları olan “bisiklet”i tekrar hayata döndürmek için harekete geçiyorlar. 

Hükümet, ülkedeki bütün yolları ve kaldırımları düzenleyen köklü hamleler yapıyor. Tüm imkanlar halkın rahatça bisiklet kullanabilmesi için tekrar düzenleniyor ve bisiklet kullanma kuralları oluşturuluyor. Halkın güvenli ve ucuz bir ulaşım aracına kavuşması için hem hükümet, hem de halk seferber oluyor. Sonuç: Bugün Amsterdam’da insan nüfusundan çok bisiklet var. Ülkenin her yanında herkes ucuz ve güvenli bir ulaşım aracına sahip. Tüm altyapı bisiklet kullananların ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş ve birçok yolda öncelik bisikletlere ait. 2011 Yılı rakamlarına göre Avrupa Birliğinde ulaşımda bisiklet kullananların oranı %7,4 iken Hollanda’da bu rakam %31,2.


Anlaşılıyor ki, trafik problemini çözmenin yolu, eğer istenirse, var. Kararlı ve biraz zaman alan politikalarla şehirler bir düzene sokulabilir ama ülkede daha az motorlu araç ve dolayısıyla daha az petrol bazlı yakıt satılır ki, bu da ülkeyi yönetenlerin kamu açıklarını yamayacakları kolay para kaynağını ellerinden almak olur. Kamu yararı gerçekten gözetilirse hem trafik sorunu çözmek, hem de çevre kirliliği minimuma indirmek gayet mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder