Büyük
şehirlerde, özellikle İstanbul’da yaşayanların en büyük sorunudur trafik. On
dakikalık yolu bir buçuk saatte gitmek, toplu taşıma araçlarında balık istifi
olmak, boşa yaktığınız yakıtla hem devleti zengin etmek, hem de çevre kirliliği
yaratmak hepimizin günlük hayatının vazgeçilmezleri oldu. Sorunu çözmek için
yapılacak çok şey var. Ama sihirli bir değnekle dokunarak bütün bu
olumsuzlukları bir anda düzeltmek mümkün değil. Tüm sistemi ihale, inşaat ve
hafriyat üzerine kurulu ekonomilerde dile getireceğiniz her sorun dönüp dolaşıp
“çözüm” adı altında yine bu üçlüyle buluşacaktır.
Trafik sorunu mu var? Hooop
yeni yollar açalım, asfalt kaplayalım, beton dökelim altlı üstü yollar yapalım.
Ve tabi ki bunu yanında daha çok araba ve yakıt satalım. Genel kanı, trafik
sorunun yeni yollar ve köprüler yapmadan çözmenin mümkün olmadığı ve ülkeyi
yönetenlerin bu icraatları yaparak kamu yararını gözettiği üzerine odaklanıyor.
Acaba tek çözüm bu mu? Kamunun yararı asfalt ve betondan mı geçiyor?
Hollanda,
trafik ve motorlu araç problemini bilinenin aksi yönde çözen ender ülkelerden
biri. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra toparlanmaya çalışan Dünya ekonomisi her
yerde olduğu gibi Hollanda’da da motorlu araç satışlarına hız vermiş. 60’lı ve
70’li yıllarda otomobil satışları Hollanda’da tavan yapmış fakat bununla
beraber trafik kazaları ve çevre kirliliği halkı canından bezdirmeye
başlamış. Örneğin, 1971 yılında 450’si
çocuk olmak üzere, 3000 kişi trafik kazalarında ölmüş. Artan trafik problemi ve
1973 yılındaki Orta Doğu petrol krizi ülke halkını bir karar aşamasına getirmiş.
Hollanda Hükümeti ve Hollandalılar sorunu halletmek için daha çok asfalt
dökelim veya yeşil alanlara AVM yapalım hem de altına kat otoparkı yaparız
falan demiyor tabi ki. Ülke olarak eski alışkanlıkları olan “bisiklet”i tekrar
hayata döndürmek için harekete geçiyorlar.
Hükümet, ülkedeki bütün yolları ve
kaldırımları düzenleyen köklü hamleler yapıyor. Tüm imkanlar halkın rahatça
bisiklet kullanabilmesi için tekrar düzenleniyor ve bisiklet kullanma kuralları
oluşturuluyor. Halkın güvenli ve ucuz bir ulaşım aracına kavuşması için hem
hükümet, hem de halk seferber oluyor. Sonuç: Bugün Amsterdam’da insan
nüfusundan çok bisiklet var. Ülkenin her yanında herkes ucuz ve güvenli bir
ulaşım aracına sahip. Tüm altyapı bisiklet kullananların ihtiyaçlarına göre
düzenlenmiş ve birçok yolda öncelik bisikletlere ait. 2011 Yılı rakamlarına
göre Avrupa Birliğinde ulaşımda bisiklet kullananların oranı %7,4 iken
Hollanda’da bu rakam %31,2.
Anlaşılıyor
ki, trafik problemini çözmenin yolu, eğer istenirse, var. Kararlı ve biraz zaman
alan politikalarla şehirler bir düzene sokulabilir ama ülkede daha az motorlu
araç ve dolayısıyla daha az petrol bazlı yakıt satılır ki, bu da ülkeyi
yönetenlerin kamu açıklarını yamayacakları kolay para kaynağını ellerinden
almak olur. Kamu yararı gerçekten gözetilirse hem trafik sorunu çözmek, hem de
çevre kirliliği minimuma indirmek gayet mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder