Aşk, ama plazma televizyonsuz, yatak odası takımsız, dünürsüz, akrabasız… Sade aşk.
Sevgilinin saçı, sıcakta uyurken ter kokan boynu, omzundaki sütyen askısı izi, ince
parmaklı elleri…
31 Ocak 2013 Perşembe
27 Ocak 2013 Pazar
Kısa adam
Kısa adamla,
trafik lambasının orada karşıdan karşıya geçmek için beklerken karşılaştım
bugün. Çevik bir hareketle dolmuştan indi ve “naaber?” dedi. Yılda üç,
bilemedin dört defa karşılaştığım biri olduğu için önce çıkaramadım, sonra
hatırlayıp “günaydın” dedim. Kısa adam 50 yaşlarında olduğundan ve 50 yıldır
kısalığa alıştığından hiç yadırgamadan kafasını kaldırıp minareye bakar gibi
gözümün içine baktı. 194 Santim olan boyumla,
onun dirseğimden az yukarıdaki
yüksekliği arasındaki büyük boşluk rahatsız ediyordu beni. Kısa adam,
kısalığının eksikliğini girişkenliğiyle kapatmaya çalışmış hep. Hayatı boyunca,
herkesle konuşacak bir konusu olmuş, herkese sırıtmış. 50 Yıl boyunca kısa
olmanın aslında bir avantaj, bir nimet olduğuna inandırmış kendini.
21 Ocak 2013 Pazartesi
Vatan bizi sev

Üniversiteyi
bitirip iş hayatına atılmayı planlayan her Türk erkeği gibi üzerinden atlamam
gereken son bir engel olduğunu biliyordum. Şimdi “engel” deyip de olayı sanki
kötü bir şeymiş gibi anlatıyor olmayayım; Her Türk gencinin vatansever
duygularla, severek ve hatta gönüllü
olarak yaptığı askerlik vazifesi yani.
Türkiye’de
askerlik yapmadan tam olarak vatandaş olmuyor insan. Hayatın ilk altı yılı
oryantasyonla geçiyor, sonra 17 sene kadar Türk Maarifi üzerinizden silindir
gibi geçip sizi girdiğiniz kabın şeklini alacak seviyeye getiriyor. Askerlik
ise bir nevi kek kalıbı gibi size son şeklinizi veriyor. Yani 23-24 yaşınıza
kadar sizi Milli Eğitim ve Milli Savunma hamur gibi yoğurup, Devletimizin Vergi
Dairesi, SGK falan gibi diğer güzide kurumlarımızın kollarına teslim ediyor. Yani askerlik önemli. Her Türk erkeğinin
yumuşacık kek gibi olması için gerekli.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)