22 Ekim 2013 Salı

BİZ BİLİRİZ

Hem geleneği, hem göreneği olan bir ülkeyiz vesselam. Atalarımız her şeyin en doğrusunu bilir zaten. Onlar her şeyi doğru yaptıysa geçmişimiz niye savaşlarla, göçlerle, sefaletle dolu veya bu kadar bin yıllık geçmişimiz var da niye hala adam gibi bir yazınımız yok, niye mimaride Mimar Sinan’da çakılıp kaldık veya niye toplum olarak kadına ve çocuğa sümük muamelesi yapıyoruz, niye üretip, biriktirmek yerine sadece tüketiyoruz ve bitince de komşunun malına göz dikiyoruz diye sormayalım.  Niye? Çünkü bizim gelenek ve de göreneklerimiz var. Muhafazakarız biz. Çok iyi muhafaza ederiz. Özellikle geçmişten gelen, bizi,  soyumuzu sopumuzu ve çevremizi süründüren her hatamızı çok şahane muhafaza ederiz. Niye diye düşünmeyiz, çünkü atalarımız da muhafaza etmiş; Onlar etmişse vardır bir bildikleri.

7 Ekim 2013 Pazartesi

GDO: BİZ ASLINDA AÇLARI DOYURUYORUZ


Genetiği Değiştirilmiş Organizma, yani GDO. Bir organizmanın genetiği niye değiştirilir? Cevap basit: Daha çok üretmek için. Peki ne için daha çok üretim? İşte burada işin tiyatro kısmı başlıyor. GDO’lu tohum, kimyasal vesaire üreten firmalar ve bu işe destek veren birçok Hükümetin ortak söylemi, Dünya nüfusunu artık konvansiyonel sistem tarım üretimiyle doyurmanın mümkün olmadığı ve GDO kullanarak üretimi defalarca katlamaktan başka çare kalmadığı. Acaba bu gerçekten doğru mu? Yani ürün arttıkça daha çok insan mı doyuyor yoksa aynı insanlar daha mı çok tüketiyor?

Amerika Birleşik Devletleri’nde bu konuyla ilgili çok çarpıcı rakamlar var. ABD tarım bakanlığı kayıtlarına göre,  1978 yılında ABD nüfusu 222 milyon 500 bin iken, ülkedeki mısır tüketimi 32 milyon ton. 2011 yılında ise nüfus 311 milyon 800 bin ve mısır tüketimi 205 milyon 600 bin ton. Yani 33 yılda nüfus %40 artarken mısır tüketimi %642 artmış. Dünyanın diğer bölgelerinde de rakamlar çok farklı değil. Yani, biz daha çok üretiyoruz çünkü daha çok insanı doyuruyoruz kısmı külliyen yalan.

Türkiye’de ise GDO kullanımı meselesi biraz karışık. Örneğin, 2012 Yılının Ekim ayında Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ülkemizdeki mısır üretiminin rekor seviyeye geldiğini ve bunun GDO’suz tohumlarla başarıldığını söylüyor. Oysa Dünya’nın önde gelen GDO’lu tohum üreticisi Monsanto Şirketi internet sitesinden, Şanlıurfa distribütörü Poler Tarım Ltd. adlı şirketle birlikte mısır rekoltesi rekoru kırdıklarını duyuruyor. Birileri  fena halde yalan söylüyor ve bunu saklama konusunda belli ki fazla da telaşlanmıyor çünkü, yakalanma korkusu yaşamıyor.



GDO meselesi ülkeyi yönetenler tarafından gerçekten hafife alınıyor ve bunun sebebi de konuyu aslında halkın hafife alıyor olması. Çoğu zaman kamuoyuna yapılan açıklamalar ve uygulamalar birbirini tutmuyor.  GDO’lu ürünler konusunda hükümet, üzerinde rahatsız edici bir baskı hissetmiyor ve artan tarımsal üretim hem ekonomik, hem de siyasi bir güç kaynağı olduğu için mevcut durumun sürmesi her zaman işine geliyor.

İnsanların şunu bilmesi yeterli: GDO'lu ürün kullanmamanın alternatifi aç kalmak değildir, yeteri kadar tüketmektir. Az tüket, öz tüket, Dünya kartellerini zengin etme...